5 Aralık 2013 Perşembe

Film gibi başarı öyküsü...

Bugün size gerçek bir başarı hikâyesi anlatacağım, hayatta istenirse her şeyin başarılabileceğini anlatan bir hikâye...
2001 yılında İstanbul-Antalya seferini yapan Varan otobüsünde muavinlik yapan genç bir çocuk vardı. Yolculara çay, su servisi yapıyor, işi bittiği anda hemen yerine geçip bir sinema dergisi çıkarıyor ve uzun uzun okuyordu. Hürriyet’in o tarihte verdiği bir sinema dergisiydi bu. Tesadüfe bakın ki, otobüsteki yolcular arasında, o derginin grafiklerini yapan biri de vardı...
“Nasıl dergi, beğendin mi” diye sordu muavine...
Genç çocuk başladı sinemaya, sinema dergilerine olan ilgisini anlatmaya...
“En büyük hayalinin sinema yazıları yazmak olduğunu” söyledi.
Otobüs Antalya’ya varana kadar ağır bir sinema muhabbeti yaşandı yolcuyla muavin arasında.
Yolcu inerken kartını verdi; “ıstanbul’a döndüğünde beni ara” diyerek.
Bu yaşanan olaydan bir hafta sonra telefonum çaldı, arayan grafiker arkadaşımdı.
CINE5’in sinema dergisini hazırlıyorum o sıra, “Sinemayı bilen genç bir çocuğa ihtiyacın var mı” dedi.
- Nerede çalışıyor?
- Antalya-İstanbul otobüsünde...
“Şaka mı yapıyorsun, istemem” dedim. Israrcı olunca “Peki, gelsin görüşelim” demek zorunda kaldım.
Bir gün sonra karşımdaydı genç adam.
Sinema tarihi ve popüler bilgisiyle bir muavinden çok, sinema kurdu gibiydi...
“Deneyelim, yazılar yaz bize” dedim...
Bir hafta sonra otobüsteki görevini bıraktı. İki ay sonra dergideki tüm sinema yazıları onun elinden geçiyordu... Altı ay sonra önce CINE5’in internet sitesine, sonra dergiye ilk sinema yorumlarını yazmaya başladı. Bir yıl sonra Vatan gazetesi kuruldu. Dışarıdan yazılar yazdığım Vatan’ın TV, film ve sinema yorumlarını da ona emanet ettik.
“Benim gibi sinemaya meraklı bir arkadaşım daha var” dedi.
Onu da Vatan’da işe aldık. Bu ikisi sonra hiç ayrılmadı. Şehirler arası otobüste muavinlik yapan çocuğun hayali iki yıl içinde gerçek olmuştu... Sinema yazıları yazıyor, basın gösterimlerinde filmleri ilk o izliyor, deli gibi internette dünya sinemasını takip ediyordu. Bu iki kafadar yıllarca Vatan’da çalıştı, sonra sinema dergilerine yazdılar, SİYAD üyesi oldular yani onaylı sinema eleştirmeni...
Sonra Habertürk’e geçtiler...
Yakın zamanda ayrıldıklarını duymuştum.
Geçen gün geldiler; “Abi ilk filmimizi çektik, sana izletmek istiyoruz” diye...
9 yıl önce muavinlik yapan çocuğun adı Talip Ertürk.
Arkadaşı ise Murat Emir Eren...
Borca harca girip, ellerinde ne varsa harcayıp “Ada: Zombilerin Düğünü” filmini çekmişler. Bu hikâyeyi kendime pay çıkarmak için anlatmadım. Sadece bu hayatta istediğiniz her şeyi yapabilir, istediğiniz her şey olabilirsiniz demek için yazdım. Yeter ki isteyin...
Talip’le Murat başardı...
Şimdi o film önümüzdeki hafta vizyona giriyor.
“Yönetmen Talip Ertürk-Murat Emir Eren” yazacak.
Filmi henüz izlemedim, iyi mi kötü mü bilmem.
Bunun önemi de yok...
Önemli olan bu başarı hikayesi...
Bunu yapmış olmaları.
Var mısınız filmi bu gözle izleyip, bu başarı hikâyesine destek atmaya...
Yazar: Cengiz Semercioğlu

1 yorum:

  1. harika bir hikaye. çok teşekkürler paylaşımın için Sevgili Pınar. hedeflerine sınır koymamalı insan. gerçekten isteyince oluyor...

    YanıtlaSil