8 Mart 1921 yılından beri ülkemizde kutlanmaya devam eden
‘Dünya Kadınlar Günü’ kutlu olsun…
Maalesef yıllarca erkek egemen toplumlarda; yaşam, varoluş,
hak mücadelesi veren kadınların seslerini duyurmak amacıyla bir araya
gelmeleriyle kutlanan bir gün. Evet maalesef, çünkü bir birey ve insan olmaktan
öte cinsiyet ayırımı ile insanlığın bu noktaya gelmesi bana göre çok acı.
Aklın, zekanın, duygunun kadını ve erkeği olmayan sadece üzerimizdeki
elbiselerimizle farklılık yarattığımız bu dünyada ne olursa olsun birbirinden
ayrılamayan bir bütün kadınlık ve erkeklik. Birbirimizi anlamaya çalışmanın
ötesinde hep karşı tarafı suçladığımız yaşamlar ve döngüler…
Sadece fiziksel güçte erkeğe göre zayıflığı olan kadının,
aklıyla, sezgisiyle, duygusallığıyla birçok noktada öne çıktığını tarih boyunca
görmekteyiz. Kadınların her zaman tek önemli beklentisi var, saygı ve sevgi
duyulmak. Beklediklerimiz çok basit aslında, işine saygı, emeğine saygı,
anneliğine saygı, düşüncelerine saygı, özgürlüğüne saygı, hakkına saygı.
Kadınlığına ise sadece içten ve candan bir sevgi.
Toplumları yetiştirenler anne ve baba olarak ebeveynlerdir
ancak bir insanın çocukluğunda o ilk tohumları atan en çok birlikte vakit
geçirdiği annesidir. Bir anne, bir kadın ne kadar yetişmiş, ne kadar eğitimli,
ne kadar sağlıklı ise toplumu oluşturan bireylerde o derece düzgün
yetişmektedir. Burada Yüce Atatürk’ün şu sözlerini hatırlatmadan geçemeyeceğim.
“Zaman ilerledikçe, ilim geliştikçe,
medeniyet dev adımlarıyla yürüdükçe; hayatın, asrın bugünkü gereklerine göre evlat
yetiştirmenin güçlüklerini biliyoruz. Anaların bugünkü evlatlarına vereceği
terbiye, eski devirlerdeki gibi basit değildir. Gerekli özellikleri taşıyan
evlat yetiştirmek, pek çok özelliği şahıslarında taşımalarına bağlıdır. Bu
sebeple kadınlarımız, hatta erkeklerden daha çok aydın, daha çok feyizli, daha
fazla bilgin olmaya mecburdurlar!”
Mutlaka iki cins olarak fiziksel ve duygusal açıdan
birbirimizden farklarımız var ve bu farklılıklar bizleri bir araya getiren artı
ve eksi kutuplar. Birbirimizi eksiklerimizle fazlamızla tamamlayacağız. Birbirimizi
değiştirmeye değil, anlamaya çalışacağız.
Cumhuriyet Türkiye’sinde doğmuş ve yetişmiş bir kadın olarak
öncelikle bizlere insanca yaşama hakkımızı veren Yüce Atatürk’e minnettarlığımı
tekrar belirtmek istiyorum. Aldığımız bu hakların karşılığını vermek ve
gereğini yapmakta biz kadınlarımıza düşüyor. Eğitimimizle, kültürümüzle,
insanlığımızla, kendimizi her zaman yenilemeli ve geliştirmeliyiz. Sahip
olduğumuz haklarımızı siyasette, sanatta, eğitimde hayatın her alanda
kullanmalıyız.
Son yıllarda sadece ülkemizde değil, dünyanın birçok yerinde
eziyet çeken, zulüm gören, meta olarak kullanılan, tecavüz edilen, öldürülen
tüm kadınların acılarını gönülden paylaşıyorum. İnsanlığın bir gün bu kadın
istismarına, dayaklarına, ölümlerine son diyeceğine olan umudumu korumak
istiyorum.
Sevgili erkekler… Son sözüm sizlere. Başta annelerinize
olmak üzere, hayatınızda olan tüm kadınlara bunlar sevgilileriniz, karılarınız,
kardeşleriniz, arkadaşlarınız, kız çocuklarınız olabilir önce lütfen saygı duyun.
Bir insan olarak saygı duyun ve sevin. Bu sevginin boyutlarını sizler
ayarlayabilecek, dengeleyebilecek yeteneğe, akıla ve bilgiye sahipsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder