2 Nisan 2014 Çarşamba

Küllerinden yeniden doğmak...

Bilirsiniz ki; Anka Kuşu hakkında sayısız efsaneler üretilmiştir. Geçen gün siteleri dolaşırken Anka Kuşu ile ilgili yazılmış bir efsane okudum ve çok hoşuma gitti. Daha doğrusu kendimce bu hikayeden dersler çıkarttım. Sizin de beğeneceğinizi düşündüğüm için buraya yazdım.

Anka kuşu, görkemli, kuğu boyunda, kırmızı bir kuştur; uzun, altından bir kuyruğu, gagası ve pençeleri vardır. Dağ doruklarına yuva kurar ve Mısır, Hindistan, Çin'de bulunur. Anka kuşu, bedeni işlevini yitirmeye başladığı zaman alev alıp küllerinden yavru olarak yeniden doğmak suretiyle kendini yenileyebildiği için, çok çok uzun zaman yaşar. Anka kuşu, hiç kimseyi öldürdüğü görülmemiş, yalnızca şifalı ot yiyen yumuşak huylu bir yaratıktır. Sırga gibi o da istediği zaman yok olur, yeniden ortaya çıkar. Şarkısı sihirlidir: Temiz kalplilerin cesaretini artırdığı, temiz kalpli olmayanlara da korku verdiği söylenir. Anka gözyaşlarının güçlü şifa verme özellikleri vardır.
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş...

Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.

Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.

Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş.

Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;

papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);

Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış;

baykuş yıkıntılarını özlemiş,

balıkçıl kuşu bataklığını.

Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.

Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yok oluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.

Simurg'un yuvasını bulunca öğrenmişler ki;

"SİMURG ANKA - Otuz Kuş" demekmiş.

Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş.
Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yok oluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.

Şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder