8 Mart 2015 Pazar

DÜNYADA HER ŞEY KADININ ESERİDİR...

8 Mart 1921 yılından beri ülkemizde kutlanmaya devam eden ‘Dünya Kadınlar Günü’ kutlu olsun…

Maalesef yıllarca erkek egemen toplumlarda; yaşam, varoluş, hak mücadelesi veren kadınların seslerini duyurmak amacıyla bir araya gelmeleriyle kutlanan bir gün. Evet maalesef, çünkü bir birey ve insan olmaktan öte cinsiyet ayırımı ile insanlığın bu noktaya gelmesi bana göre çok acı. Aklın, zekanın, duygunun kadını ve erkeği olmayan sadece üzerimizdeki elbiselerimizle farklılık yarattığımız bu dünyada ne olursa olsun birbirinden ayrılamayan bir bütün kadınlık ve erkeklik. Birbirimizi anlamaya çalışmanın ötesinde hep karşı tarafı suçladığımız yaşamlar ve döngüler…

Sadece fiziksel güçte erkeğe göre zayıflığı olan kadının, aklıyla, sezgisiyle, duygusallığıyla birçok noktada öne çıktığını tarih boyunca görmekteyiz. Kadınların her zaman tek önemli beklentisi var, saygı ve sevgi duyulmak. Beklediklerimiz çok basit aslında, işine saygı, emeğine saygı, anneliğine saygı, düşüncelerine saygı, özgürlüğüne saygı, hakkına saygı. Kadınlığına ise sadece içten ve candan bir sevgi.

Toplumları yetiştirenler anne ve baba olarak ebeveynlerdir ancak bir insanın çocukluğunda o ilk tohumları atan en çok birlikte vakit geçirdiği annesidir. Bir anne, bir kadın ne kadar yetişmiş, ne kadar eğitimli, ne kadar sağlıklı ise toplumu oluşturan bireylerde o derece düzgün yetişmektedir. Burada Yüce Atatürk’ün şu sözlerini hatırlatmadan geçemeyeceğim. “Zaman ilerledikçe, ilim geliştikçe, medeniyet dev adımlarıyla yürüdükçe; hayatın, asrın bugünkü gereklerine göre evlat yetiştirmenin güçlüklerini biliyoruz. Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye, eski devirlerdeki gibi basit değildir. Gerekli özellikleri taşıyan evlat yetiştirmek, pek çok özelliği şahıslarında taşımalarına bağlıdır. Bu sebeple kadınlarımız, hatta erkeklerden daha çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgin olmaya mecburdurlar!”

Mutlaka iki cins olarak fiziksel ve duygusal açıdan birbirimizden farklarımız var ve bu farklılıklar bizleri bir araya getiren artı ve eksi kutuplar. Birbirimizi eksiklerimizle fazlamızla tamamlayacağız. Birbirimizi değiştirmeye değil, anlamaya çalışacağız.

Cumhuriyet Türkiye’sinde doğmuş ve yetişmiş bir kadın olarak öncelikle bizlere insanca yaşama hakkımızı veren Yüce Atatürk’e minnettarlığımı tekrar belirtmek istiyorum. Aldığımız bu hakların karşılığını vermek ve gereğini yapmakta biz kadınlarımıza düşüyor. Eğitimimizle, kültürümüzle, insanlığımızla, kendimizi her zaman yenilemeli ve geliştirmeliyiz. Sahip olduğumuz haklarımızı siyasette, sanatta, eğitimde hayatın her alanda kullanmalıyız.

Son yıllarda sadece ülkemizde değil, dünyanın birçok yerinde eziyet çeken, zulüm gören, meta olarak kullanılan, tecavüz edilen, öldürülen tüm kadınların acılarını gönülden paylaşıyorum. İnsanlığın bir gün bu kadın istismarına, dayaklarına, ölümlerine son diyeceğine olan umudumu korumak istiyorum.

Sevgili erkekler… Son sözüm sizlere. Başta annelerinize olmak üzere, hayatınızda olan tüm kadınlara bunlar sevgilileriniz, karılarınız, kardeşleriniz, arkadaşlarınız, kız çocuklarınız olabilir önce lütfen saygı duyun. Bir insan olarak saygı duyun ve sevin. Bu sevginin boyutlarını sizler ayarlayabilecek, dengeleyebilecek yeteneğe, akıla ve bilgiye sahipsiniz.