17 Nisan 2014 Perşembe

KUYUYA DÜŞEN EŞŞEK


Bir gün, bir çiftçinin eşeği kuyuya düşer.
Adam ne yapacağını düşünürken, hayvan saatlerce anırır.
En sonunda çiftçi, hayvanın ya
şlı olduğunu ve kuyunun da zaten kapanması gerektiğini düşünür ve eşeği çıkartmaya değmeyeceğine karar verir.

Bütün kom
şularını yardıma çağırır. Her biri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar. Eşek ne olduğunu fark edince, önce daha beter bağırmaya başlar. Sonra, herkesin şaşkınlığına, sesini keser. Birkaç kürek toprak daha attıktan sonra, çiftçi kuyuya bakar. Gözlerine inanamaz. Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir şey yapmakta, toprağı aşağıya silkeleyerek yukarı çıkmasına basamak hazırlamaktadır.

Bir süre sonra, kom
şular toprak atmaya devam edince, herkesin şaşkınlığı altında eşek, kuyunun kenarından dışarı bir adım atıp, koşarak uzaklaşır!
Hayat üzerinize hep toprak atacaktır; her türlü pislik ile. Kuyudan çıkmanın sırrı, bu pisli
ği silkeleyip bir adım yükselmektir.

Sıkıntılarımızın her biri bir adımdır. En derin kuyulardan bile yılmayarak, usanmayarak çıkabiliriz. Silkelenin ve biraz daha yukarı çıkın.
Mutlulu
ğun 5 basit kuralını unutmayınız:

1. Kalbinizi nefretten arındırın - Affedin.
2. Dü
şüncelerinizi endişelerinizden arındırın - Çoğu zaten hiç gerçekleşmez.
3. Basit ya
ş
ayın ve elinizdekilerin kıymetini bilin.
4. Daha çok verin.
5. Daha az bekleyin..

4 Nisan 2014 Cuma

Yaşam amacının üzerinde çalışmak...

Merhaba sevgili dostlar... Bugün bu satırları çok keyifle yazıyorum. Bu sabah uyandığımda oldukça pozitif ve neşe dolu bir güne kalktım. Bu güzel bahar sabahında yeni bir şeyler olacağını hissettim. Uzun zamandır hep insanın kişisel gelişimi, Reiki, melekler, hayatın gerçeği gibi konularla çok ilgilendim. Özellikle Amway iş projesinde aldığım Network 21 eğitimleri de bu konuda gerçekten bana çok şey kattı.
 
Kişisel gelişim konusunda uzun süredir çalışan çok yakın bir dostumla bugün görüşmeye gittiğimde artık bu konuyla ilgili benimde bir şeyler yapma zamanımın geldiğini hissettim. Uzun zamandır gönlümden geçen "Yaşam Amacının Üzerinde Çalış" mesajı da bunu doğruluyordu.
 
Bu konuyla ilgili olarak hem kendime yeni bilgiler katmak hem de bu bilgileri insanlığa ışık tutacak bir şekilde paylaşmak beni inanılmaz mutlu edecek bunu biliyorum. Gerçekten artık iş hayatının stresinden, ev hayatının monotonluğundan çıkmazda olan o kadar çok insan var ki. Bazen bazı şeylerin farkında oluyoruz belki çözümleri de biliyoruz ama kelin merhemi misali kendimize bir hayrımız dokunamıyor. Bunun için bu konularda uzman olmuş kişilerden bu desteği almak belki de kendimize yapacağımız en güzel yatırım...
 
Bir başlayalım bakalım. Detayları zamanla paylaşacağım. Yaşam amacınızı bulmanız dileğiyle...
 
Sevgiler...

2 Nisan 2014 Çarşamba

Küllerinden yeniden doğmak...

Bilirsiniz ki; Anka Kuşu hakkında sayısız efsaneler üretilmiştir. Geçen gün siteleri dolaşırken Anka Kuşu ile ilgili yazılmış bir efsane okudum ve çok hoşuma gitti. Daha doğrusu kendimce bu hikayeden dersler çıkarttım. Sizin de beğeneceğinizi düşündüğüm için buraya yazdım.

Anka kuşu, görkemli, kuğu boyunda, kırmızı bir kuştur; uzun, altından bir kuyruğu, gagası ve pençeleri vardır. Dağ doruklarına yuva kurar ve Mısır, Hindistan, Çin'de bulunur. Anka kuşu, bedeni işlevini yitirmeye başladığı zaman alev alıp küllerinden yavru olarak yeniden doğmak suretiyle kendini yenileyebildiği için, çok çok uzun zaman yaşar. Anka kuşu, hiç kimseyi öldürdüğü görülmemiş, yalnızca şifalı ot yiyen yumuşak huylu bir yaratıktır. Sırga gibi o da istediği zaman yok olur, yeniden ortaya çıkar. Şarkısı sihirlidir: Temiz kalplilerin cesaretini artırdığı, temiz kalpli olmayanlara da korku verdiği söylenir. Anka gözyaşlarının güçlü şifa verme özellikleri vardır.
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş...

Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.

Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.

Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş.

Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;

papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);

Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış;

baykuş yıkıntılarını özlemiş,

balıkçıl kuşu bataklığını.

Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.

Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yok oluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.

Simurg'un yuvasını bulunca öğrenmişler ki;

"SİMURG ANKA - Otuz Kuş" demekmiş.

Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş.
Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yok oluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.

Şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır...